Sabah kahvaltımızın ardından otelimizden ayrılıyor ve Bursa’nın o güzel görüntüleri eşliğinde ULUDAĞ’a çıkıyoruz. Ülkemizin yaşlı ağaçlarından İNKAYA ÇINARI’nın heybetinden, yaylaların güzelliklerinden büyülendiğimiz yol boyunca eski filmlerin karelerini hatırlamadan edemiyoruz. Bölgeye ulaştığımızda karın ve kayağın keyfini çıkarmak için, serbest zaman alıyor ve süre bitiminde aracımızda buluşuyoruz. Daha sonra Uludağ’dan ayrılarak MİSİ KÖYÜ’ne gidiyoruz. Adı gibi şirin bir köy bu köy! Renkli ve sakin evleri, çağlayan Nilüfer deresi, akasya ağaçları, ekşi erikleri ve mürver çiçekleri ile dünya üzerinde bir cennet sanki. İpekböcekçiliği atölyelerini ziyaret ediyor; bilgi alıyoruz. İPEK EVİ’ndeki el emeği iğne oyalarının, ipek kozalarından yapılan takıların, şalların, eski sandıklardan çıkan telkırmaların güzelliğine hayran oluyoruz. Daha sonra KOZA EVİ'ne geçiyor ve geleneksel koza tatlısını yerken iki bin yıllık tarihe de tanıklık ediyoruz. Tatlıyla birlikte tatlı anılarla köye veda ediyor ve geçmişe doğru yolculuk yapıyor ve ünlü MURADİYE KÜLLİYESİ’ni ziyaret ediyoruz. Bursa’da Osmanlı sultanları tarafından en son inşa edilen külliyeyi ziyaret ederken ölüm ile yaşamı, rüya ile gerçeği, hüzün ile huzuru bir arada hissediyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’dan Cem Sultan’a, Mahidevran Sultan’dan Şehzade Orhan’a türbelerin bulunduğu sultanın kentin çekim alanını bulunduğu bölgeye almak için kurduğu külliyeyi ziyaret ettikten sonra Bursa’dan ayrılıyoruz ve yönümüzü ESKİŞEHİR’e çeviriyoruz. Adı “Eski” kendisi “Yeni” şehrimizde ulaştığımızda otelimize yerleşiyor ve akşam yemeğimizi alıyoruz. Yemek sonrası konuklarımız arzu ederlerse yürüyüşe çıkabilir, dilerlerse şehri bir baştan diğer başa tramvayla gezerek şehrin ışıklı ve renkli dünyasını keşfedebilirler.